Yılları külçe külçe biriktirip peşi sıra sürükleyen uzun sakallı ihtiyar, alnındaki derin çizgileri silmek ister gibi, terli avuçları arasında alnını ve beyaz saçlarını sıvazlıyordu. Kafası karışmıştı, saçları değil. Ağzındaki sarmayı yarılamıştı bile. Kısa süre sonra muhtar çakmağının sesi tekrar duyuldu. Dumanı yutkundu. Kan içinde masanın üzerinde yatmakta olan çakmağa bakarak ellerini gömleğinin önüne sildi. Çok terlemişti. Pantolonu, gömleği koltuğa yapışmıştı terden. Yılları külçe külçe biriktirip peşi sıra sürükleyen uzun sakallı ihtiyar bu vaziyetteyken Top sakallı pis cücenin sesi duyuldu “Ve şimdi perde kapanır. Baş roldeki güzel kız sahnenin önüne çıkıp seyircilere bir demet karanfili adil bir şekilde dağıtır. Selamlar verilir; güzel bir şarkı çalarken koltuklar boşalır. Sanki hiç bir şey yaşanmamış gibi oyuncular evlerine döner. Bazıları içer, bazıları uyur, bazıları sevişir, bazıları da ölür.”
Top sakallı pis cüce burnunu koluna sildi. Sol elinde tuttuğu bardaktan bir yudum aldı. Bardaktaki şeffaf sıvı biraz sarardı…”
Mustafa ŞENTÜRK