Hiçbir şey olmamış gibi duruşunda bile bir mana vardı. Kimseyi tanımıyormuş gibi gidişinde. Göz kırpışında. Islanmıyormuş gibi duruşunda yağmurun altında. Kimseyi takmayışında. Sesinin geldiği yönde, yanmakta olan bir orman vardı. Yaklaşmama hiç müsaade etmiyordu. ‘Orada kal, yaklaşma’ derken uzattığı sol işaret parmağı, bir duvar gibi hareketsiz duruyordu. Kızın her şeyi o duvarın arkasında kalıyordu. Bacaklarında gerilen çorap, bir kopçaya sıkıştırılmış utanç, özenle yayılmış ruj tabakası, gözlerinin beyazı. Kız benden uzaklaştıkça duvar bana yaklaşıyordu. Sınırlarıma sıkıştırıyordu beni. Ne bir adım kaçabiliyordum ne de ona koşabiliyordum. Geceleri çok sigara içiyordum. Masamın üstüne saçılmış kahve damlaları. Damlalara karışan sigara külleri. Alnımdan sarkan bir surat; düştü düşecek.
Mustafa ŞENTÜRK